28.8.06

..... "Battaniyeler, dokunsallık ve Çoklu Zeka üzerine....."

İnsanlar yaşlandıkça yüklendikleri nesneler çoğalıyor demiştim geçenlerde bir yazımda.

Yaşlanmak seneleri kapsayan bir kavramsa eğer bu tanımlamam da bir eksilik olduğunu düşündürdü bugün bana Nehir. “Gün geçtikçe” tanımlaması daha mı uygun ne?

Birçok çocukta olduğu gibi Nehir’de de bir battaniye takıntısı var. Hani şu Simpsonslar’daki Lucy miydi, yoksa Maggie’mi, aynen onun gibi.

Ortalıkta battaniyesini yerlerde sürüyerek dolaşan çocukların yalnızca çizgi dizilerde olmadığını anlamam için Nehir’in yürümeyi tam anlamıyla becerebilmesini beklememiz gerekti. İlk günlerde bedenini taşımak bile başlı başına meşakkatli bir işken peşe bir de battaniye takılamıyor tabi. Meğer çocuğun böyle bir özlemi varmış. Bir zaman geldi, Nehir’i peşi sıra battaniyesini sürükler bulur olduk.

Sonra bir gün komşu kızı ile battaniye için çekiştiler, havayı çığlıklar doldurdu.
Dolaptan bir battaniye daha çıkardım.

Battaniyelerine sarılıp uyuduğu için üstü açık kaldığından bir battaniye daha çıkardım.

Sonra yaz geldi, ayrılamadığını fark ettiğimden battaniyeleri kaldırmadım, ek olarak pike çıkardım.

Sonra benzer nedenlerle bir pike daha.

Sonra bir gün bir baktık, uyudu diye bıraktığımız ama aslında uykuyu tam tutturamamış küçük insan tüm battaniyeleri, pikeleri toplamış, minicik elleri arasında der top etmiş salon kapısında duruyor.

Bu toplama huyu battaniyeler ve pikelerle de sınırlı kalmadı işin kötüsü.

Uyku mayasının tutmadığı bir diğer gün de bugündü. Eşikte beliren Nehir’in elinde bir pike, bir masa örtüsü ve bir battaniyeye ek olarak çok sevdiği yumuşacık köpeği ve bir de tenis topu vardı. Topu fark etmek zor olmadı, boing boing boing bong bong bong.

Uyurken battaniyelerin köşelerini iki eli ile ovuşturmak türü bir eylem içinde sürekli bu çocuk. Hani böyle argoda “para” anlamına gelen bir el işareti vardır ya, baş parmak ile işaret parmağı birbirine sürtülür. İşte öyle yapıyor örtü kenarları ile. Köşeyi buldu mu da duruyor, uzun uzun orayı işliyor. Hani tüm hedef köşeyi bulmakmış gibi. O esnada onu emziriyor olduğumdan yakın takipteyim. Her iki -3 uyutmada bir bir türlü doyuramadığım merakıma yenilip ben de örtü kenarı ovuşturmaya başlıyorum, onun aldığı tadı almıyorum. Bırakıyorum. Tuhaf bir zevk. Mutlaka açıklaması olmalı. Ben kendi kendime bir çıkarım da bulundum aslında…

Benim kızım “dokunsal”.


“O da ne?” diyeceksiniz. Gerçekten, o da ne?
Bu çağrışımı “Çoklu Zeka” kuramına borçluyum. Kuramın dahilinde 8 ana kategori olsa da hiç birinin adı “dokunsal” değil belirterek.

Ancak dokunmaya olan eğilimin dahil olduğu bir ana başlık var. Neyse ana başlıklara bakmadan alt başlıklara geçmeyelim. Bir de “Öncelikle Çoklu Zeka kuramı nedir ki?”derseniz de (ki bir kısmınız duymuşsunuzdur) Milli Eğitim Bakanlığının son birkaç yıldır büyük bir ileri görüşlülükle müfredata adapte etmeye çalıştığı bir kuram diye başlamakta fayda var derim.

“Süremiz kısıtlı, 2-3 cümle ile açıkla,” derseniz de, şöyle özetleyeyim:

Hani bizler ortaokulda- lisedeyken sınıfın en zeki çocuğu olarak matematikte en iyi olan gösterilirdi ya, artık öyle değil. Sadece yabancı dil dersinde başarılı olan çocuğun da zeki olduğunu keşfettik artık, resim dersinde başarılı olanın da ve veya diğer konular da başarılı olanların da….

Oh be sırtımdan yük kalktı. Ben bir matematik fakiriyim çünkü.

Not: Eşim yazılarımın en önde gelen müdavimlerindendir. Tek uyarısı “kısa yaz Binnur, daha kısa,” olsa da anlatacak bu kadar çok şey varken ne mümkün?. En iyisi bu yazıyı birkaç parçada yayınlamak. İsteyen kalanını aşağıdaki posttan okumaya devam eder. Posted by Picasa

9 comments:

Annelog Atölye said...

Tüm gün karşı yakada iki tane toplantıya katılmak zorundayım. Birazdan çıkıyorum ama yazmadan da edemedim. Nehir çok tatlı çıkmış öyle dertop battani pike filan:))
İkinci bölümü okuyamadım, çoklu zekayı dönüşte senden okumak isterim:)Görüşürüz.

Anonymous said...

ne çoklu zeka ne de bloglar varken, yani ben anneannemin ellerine 40 günlük bir bebek olarak tutuşturulmuşken hiç bir çizgi filmde battaniyeli çocuk yoktu:)Şirinlerin ya da şeker kız candy'nin benimki gibi bir merakı var mıydı bilmem ama anneannem tesadüfen benim başındaki çemberin oyalarını mıncıkladığımı farketmiş.Sonra benim uyku saatlerimde yanıma oyuncak ayı yerine oyalı birşey bırakmış.Bir süre sonra ben uykum gelince -tüm çocuklar gibi "uykum var" yerine-"pencer" diye mızıldamaya başlamışım.sonra işi daha da ilerletip minik yastığımın kenarındaki danteller sarmışım.Hala hatırlıyorum mıncıklanmaktan paramparça olmuş dantelleriyle uyku yastığımı..Hala hatırlıyorum o keyfi:)çocukların bi uyku takıntıları oluyor herhalde kuzenim de kimin kucağında uyutuluyorsa elini o kişinin ağzına sokar öyle uyurdu(kim bilir belki bir yere gitmesini engellediği duygusuyla..)

acicikolata said...

Sizinkiler yine iyi, birak battaniyeyi yemeniyi kac kurtar kendini. Benimki bizim kulak mememizi ve kolumuzu seviyor. Hatta gecen gun karanlikta kulak mememi tam bulamamis kalkti anne tenin tuyaan yeyde? diye sordu

Binnur A. Ö. said...

Sevgili Annelog, çoklu zeka bildigin gibi cok detaylı bir knu oldugundan ben kuramı degil de bana düşündürdüklerini yazdım...Umarım doyurucu olur.



Sevgili PAndora, anonim ve Gayri ihtiyari,

çocuklar böyle işte. HEr anne babaya aynı tuhaf duyguları tattırmak için el birliği içinda hareket ediyorlar :)

Aslı Cin said...

Çok merak ettim, hemen devam ediyorum.

Anonymous said...

eşinize katılmıyorum,lütfen yazılarınızı kısa kesmeyin... çok büyük bir zevkle takip ediyorum,sevgiler.

Binnur A. Ö. said...

Sevgili Aslı, Sevgili Meral
destekleyen yorumlarınıziçin teşekkür ederim.
Bugunlerde başka bir şeylerle uğraştığımdan yazamadığım için suçluluk duyuyorum böyle yorumlar alınca.
Sevgiler

Asortik Krep said...

Bende Meral Hanıma katılıyorum..Lütfen kısa kesmeyin yazılarınızı..

mom said...

aynen bende senin gibi matematik fakiriyim hic sevemedim ogretmelerimden olsa gerek, hayatin her alaninda matematik vardir diyenlerede uyuz oldum...coklu zeka simdiye kadar cokca karsilastigim bir kavram ama ben hic oturupta buda neymis diye okumamistim okuyalim bakalim neymis gercekte bu coklu zeka...