2.8.06

Nehir’in yüzünü gördükten sonra tekrar çocuksuz bir kadın olmak değil kast ettiğim. Tek istediğim gün içinde 2 saat kadar çocuksuz bir kadınmış gibi davranmak o kadar.

İşte bu yüzden her gün öğlen vakti yaklaşırken içten içe teneffüse çıkacak bir çocuk sevinci taşımaktayım içimde. Ancak “ oyunbozanlık “ diye bir kavram icat olunmuş daha da kötüsü bu kavramın bebekler bile farkında…

Teneffüs zili çaldığında kapıya hücum niyetiyle aportda bekleyen çocukları bir göz işareti ile oturtup ödev yazdıran öğretmenler gibi benim kızım. İyi de teneffüs zaten 5 dakika.

Emerken uyuyor, 20 dakika. Çekiliyorum, mızlıyor. Hadi bir beş dakika daha. Sonra sırt dön, uyumuş numarası yap, geçti mi bir 15 dakika daha. Teneffüsün yarısı ödev yazmakla geçti. Kaldı geriye 3 dakika.

Bu mecazi 3 dakikaya sığdırılacak çok şey var. Hepimizi içine alan bu yüzden de doymak bilmeyen bir canavar gibi kendine yüksek bedeller biçen evin ihtiyaçları, kedinin ihtiyaçları, son olarak anne oldu diye entelektüel zevklerinden vaz geçememiş bir kadının ihtiyaçları…

Tatilde bol kitap okudum diyen kadınlara hayranlıkla bakıyorum. Vallahi maşallah diyerek.
Tatil denen şey benim için ( kızım adına) tehlikelerin artması demek çünkü. Canı ister kızımın sitenin sokaklarında sere serpe yatan bekçi köpeklerinden birinin boynuna sarılabilir mesela. ( Bu konuda bana uyurken bile rahat yok. Geçen gece binlerce kene ile boğuştum, binlerce) “Adım attın, sokaktasın,” sistemini de unutmamak lazım. Terasta keyif mi yapıyorsun habire bahçe kapısını açıp açıp “sokaklara akan” 20 aylık kızının peşinden fırlayıp eziyet mi çekiyorsun belli değil. Bu durumda şapkayı bul, kafasına tak telaşı anlamını yitiriyor. Sitenin yokmuş gibi görünen araba trafiği evlat adımını sokağa attığı andan itibaren canlanmak isteyebilir. Ayrıca üzerinde pantolon da yok, dizler açık, yerler pürüzlü, hatun sprinte kalkmış – ha düştüm ha düşecem.

Deniz desen risk-ül ala…

Evin içi mi? O da merdiven tuzakları ile dolu. Halbuki apartman dairesi öyle mi? Ova gibi düm düz..
Bir de evin sakinlerinin bebekli bir hayatın kurallarını nicedir unutmuşluğu var. 84 cm’lik bir karıştırıcının elinin uzanabileceği 8kol boyunu da üzerine ekleyin) her yere ve her şeye karşı benimki kadar keskin bir farkındalık geliştirememişler… Nehir için ne büyük bir eğlence, Tanrım.

Yine de tatilde olmanın (yazlık) çok rezil bir durum olduğunu düşünüyor değilim. Her ne kadar PC’den uzak olmaktan muzdarip bir teknoloji müptelasıysam ve şu an yazdıklarımı “emzirmenin faydaları” üzerine bir teksir kağıdının boş yerlerine (hatta satır aralarına—Allahım bana bir lap top gönder!) sığıştırmaya çalışıyor olsam da (en azından)ev işlerinden muafım (bana misafir muamelesi yapıyorlar, ağanın eli bükülmez)…

Tenefüsün yarısını şımarıklıkları ile benden çalmış olsa da kızım, kalan zaman tamamen benim.
Ayrıca el yazımın ne kadar da bozuk olduğunu hatırlama şansına da sahibim :)


Resim not: Koşmanın coşkusu adı verilebilir bu resime. Ancak çekildiği yer İzmir sahil bulvarı, site içi değil .... Posted by Picasa

4 comments:

Anonymous said...

ah ben ne iyi bilirim o tenefüs beklemenin heyecanını..ve tenefüs başlar başlamaz neye saldıracağını bilememe :)hımmm şunu mu yapsam,yok yok çok ses çıkarır bunu yapayım..kulak kuzunun odasında,evin ve kendinin içinde koşuşturmaca.ama bu ilk paragraf bitirdi beni.dedim ben bunu çok kereler,biraz kelimeleri değişmiş sen derken.demek bazı anneler çok benzer.

mom said...

hala emzirebiliyorsun gusel ama zor bir durum, annelik boyle bisey iste hicbiseye hakkin yok anne uyumaz, anne yemez, anne gezmez oturur cocuguna bakar yada calisir yavrusunun ozlemini ceker:))herzamanki gibi saglik olsun diyorum gerisi bos...

Annelog Atölye said...

Tatile çıktığımızda iki kez kaçamak yaptım ben de Binnur:) Birincisi kafede dergimi alıp kapuçino içmek, diğeri de kumaş pazarında dolaşmak. Gerçekten teneffüs gerekli. Biz günlük olanları akşam dokuzdan sonra yaşıyoruz. Yazını da çok beğendim bu arada:)

Aslı Cin said...

Ah ah İzmirimi özledim