14.6.06

......Kampüste her ne kadar bizden 1 km kadar ötede konuşlanmış da olsalar öğrencilerinin ne kadar aktivitekar olduklarını fark etmemenin imkansız olduğu bir fakülte vardı: Tıp….

Göreceli olarak onlara nazaran bizler yan gelip yatarken, onlar kadavra deşer, Latince adlar ezberler, insan bedeni denen muammanın sinir sistemi, iskelet yapısı, kasıydı- kusuydu derken deli çıkmaz bir de üzerine birbirine benzer semptomlar gösteren yüzlerce hastalık arasından hastalık saptamayı öğrenirlerdi….Bir yandan da gitar çalarlar ve veya dağcılık klüpleri ile dağlara tırmanırlar ve veya aralarından Ferhat Göçerler çıkarırlar bi de üstelik mezun olup doktor çıkarlardı….

Anlayacağınız doktorlara saygım büyük…

Hep düşünmüşümdür, bu kadar meşgulken nasıl hayatlarını renklendirmek için vakit bulurlar diye…

Sonra bir gün karar verdim: Çünkü hayatlarını renklendirmeye herkesten çok ihtiyaçları var onların…

Kafaları o kadar karışık ki dağıtmaya ihtiyaçları var…

Başka başka şeylere bakmaya ve hayatı ıskalamadıklarını düşünmeye ihtiyaçları var….

Yoksa başka türlü bir adam cerrah sıfatı ile gündüz adam keser (tabikki iyileştirmek için) ve gece sahneye çıkar mükemmel bir tenor ses terbiyesi ile şarkı söyler, gözlerinizi dolu dolu yapar ? (Bakınız Ferhat Göçer.)


Ben bir doktor degilim…Ben insanları iyileştirmiyorum, onları hayata geri kazandırmıyorum ama yine de çok önemli bir şey yapıyorum: Bir insanı hayata getirdim ve onu hayata kazandırmaya çalışıyorum….

İşte bu yüzden ben de çok meşgulüm… Gerçek söylüyorum. Çok işim var çoook…

Anne olanlara bir annenin ne kadar meşgul olduğunu anlatmaya gerek yok zaten, NAsreddin Hoca’nın dediği gibi de bilenler bilmeyenlere anlatsın..


Meşguliyet konusunda hem fikir olduysak eğer ek renklendirmeler konusuna geçelim….

Durdum baktım, aman Allahım hayatımda ne çok lüzüumlu lüzumsuz renk var…

Okunmak için sıraya dizilmiş, kucak dolusu paralar dökülmüş kitapları geçelim, herkes az çok okur.

Tığı yumağın bağrına batmış beklemekte bir yeşil atkı…
20 yıl vaktim var diyerek pare pare ve zaman zaman , en son 6-7ay evvel elime alıp o zaman bu zamandır dokunmadığım “kızıma” patchwork yatak örtüsü…(bunu önemseyin lütfen, bu gerçek bir sabır sınavı. Bitince kendi ellerimi öpecem,,)
Babacım mimozaları sever, her mevsim görsün diyerek başladığım kurdele işi mimoza pano…

İnternet dünyasında benim de imzam olsun diye soyunduğum sayfa tasarımı öğrenme işi..

Yarım kaldı, olmadı, yakışmadı diye İtalyancaya tekrar geri dönmem (uzaktan eğitim ile bu sefer. 2 sınavını verdim bile. 2. kağıda Bravo yazmış hocasıııı)

Ekmeksel coşmalarım…

Belki bana iş verirler diye çevirmenlik bürolarının kapılarını aşındırmalarım…..

Anlat annesel yazınmalarım- yakınmalarım….


İyi ama Nehir gün içinde 2 saat uyuyor….Yine NAsreddin Hoca’ya dönmek istiyorum.

Kedi buradaysa ciğer nerde, ciğer buradaysa kedi nerde?

Cevabı biliyorum…(Ciğeri NAsreddin Hoca’nın karısı yedi)

Kimsenin hakkını yemedim şu hayatta. Benim tek korkum her şeye böyle deli gibi saldırıp hiç bir şeye tam sahip olamama ve

"tek kurşun atımlık" hayatımızda kendi hakkımı yemek boşu boşuna….
Posted by Picasa

2 comments:

Anonymous said...

bu herşeye saldırma hali annelikten sonra başgösterdiyse az çok benimkine benziyor olabilir."allahım ne çok yapılabilecek şey var ama benim vaktim yoook" sendromumun tam da bu sebepten olduğunu düşünüyorum çünkü "vaktim yook"..komşunun tavuğunun komşuya kaz görünmesi gibi vaktim olsa belki de yapmayacağım bir çok şeyi şu an yapmak istiyorum.. ya da belki insan bi şekilde kısıtlanınca hayatın tadını çıkarmaya daha meraklı oluyor..belki de gerçekten yaşamayı şimdi öğreniyoruz, eskiden elimizdekinin-boool booool zaman- kıymetini bu kadar bilmiyorduk.2 saate 15 dakikaya bu kadar şeyi sığdırmıyorduk..ya da belki yine bir annelik manyaklığı kızım bir gün "ya anne ne çok şeyi biliyorsun ne çok şeyle uğraşıyorsun,ne güzel bir enerjin var" filan desin diyedir..kim bilir annelik kesinlikle manyakça bir iş:)

Binnur A. Ö. said...

Sevenmami
Aslında bu ayran gönüllülük bende her zaman vardı. Ama annelikle beraber çoştu :)
Dedigin gibi bu durumun icinde evlat tarafından (ve tabi başkaları da) takdir edilme istegi yatıyor olabilir.
Düşünüyorum da herkes anne oluyor, bu cok orijinal bir sey degil ) ama başka başka işler de becerebilrsek bu esnada , işte o zaman takdir gelir mi diye düşünüyoruz acabaaaaa...