..........Evlendiğim ilk yılların izlerini- kokusunu- ruhunu taşıyan birkaç şey hala mevcudiyetini korumakta: Resimler ve sözde sadece yemek tariflerine adanmış bir ajanda…
“Sözde” çünkü içinde bir ben yokum ve aslında en çok da ben varım galiba….
Madonna tahminen ulviyeti keşfettiği yılların başlarında bir filmde rol almış ve ben haspel kader o filmi seyretmişim, mişim diyorum çünkü neredeyse seyrettiğimi bile zar zor hatırlıyorum.
Filmden geriye yalnız bir sahne kalmış aklımda:
Yerde, kimilerine göre çarpılıp da o hale gelmiş bir postür, ya da yoga terminolojisi ile konuşalım, asana ile duran ve bu durumdan ruhunu bilmem ama somut bedeni son derece rahatsız gibi gözükürken (ki az sonra söyleyeceği ve aklımda kalacak tek replikten de belli) güzel-sarı kadın diyor ki:
“Acı yoktur, acı bir illuzyondur…”
Bir arkadaşım bana yazılarımda zikrettiğim, kitap sözlerini bir yerlere not edip etmediğimi sordu…
Çoğu zaman etmem dedim. Ve dedim ki: Bir kitabı okuruz, genelde ondan geriye bir cümle kalır aklımızda ve o cümle de bizi etkilediği için aklımızda kalmıştır. Onu not etmeye gerek yoktur ki zaten….
Yani bir cümlecik için okumuş oluruz o koca kitabı. Bu durumda Matrix 1’i seyretmediyseniz hala, seyretmenize gerek yok.
Size 2 saatinizi hediye ediyorum.
Anahtar cümle: Welcome to the real world…( Siz bana bakmayın. Görmeydiyseniz, ki imkansız sanırım, görün ve kendi cümlenizi kendiniz cımbızlayın...)
Ama yine de hala ve hala bazı kitap cümlelerinin sonraya kalacak kadar kuvvetli olmadığını ama unutulmayı hak etmeyecek kadar da kuvvetli olduğunu hisseder , arada oraya buraya kimi notlar alırım.
Başka türlü şu güzel cümleyi nasıl hatırlardım ben:
“İngilizce’de kişilik anlamındaki “personality” kelimesi Latince’de maske anlamında kullanılan “persona” kelimesinden gelir. Kişiliğimiz, gerçek olduğuna inanmalarını ümit ederek insanlara gösterdiğimiz maskedir.”*
İyi ama, benim anlatacaklarım bunlar değildi. Beyin labirentlerinde kaybolmak o kadar kolay ki…Ve acının bir ilüzyon olması gibi hatıraların da bir gün iluzyona dönüşmesi…
En miniklere bilgisayar nedir anlatırken, takılacaklarını zannettiğim 2 terim vardı,
küçük bir oyunla açıklardım …
"Hardware nedir? bilgisayarınızın elinizle tutabildiğiniz parçaları.."
"Tutun bakalım, hangi parçalarını tutabiliyorsunuz?"
Mouse, klavye, monitor vs vs sayarlar…
"Peki bilgisayar oyunlarını tutabilir misiniz? Windows’u tutabilir misiniz? "
“Hayııııııır”
İşte o da software’dir…
(bu oyunu oynamayı özlemişim)
En başa dönelim….
Hayatın da hardwareleri ve softwareleri var Binnur'a kalırsa…
İşte birkaç hardware’im:
Resimlerimiz ve şunu bunu, ve arada birkaç yemek tarifini not düştüğüm, gözde sayfalara da birkaç yağ damlası ekleştirmiş olduğum ajandam mesela…
Bunlar olmasa, hayatımın software kısmı bir gün bir ilüzyona dönüşebilir. Ve bir ilüzyon sen ona inanırsan vardır...
İnsanın geçmişine olan inancını yitirmesine hafıza kaybı mı derler acaba?
Bir ajandanın bu akşama eklediklerinden biri bu: muamma..
Bir diğeri ise daha hayata dair bir şey, bir mama…
Yarın veya öbür gün ajandamdan çıkan çoban payı tarifini denemeyi düşünüyorum…Bu gibi şeyler bana hayatın bir iluzyon olmadığını düşündürüyor çünkü...Daha iyi hissediyorum...
Resim not:
Antalya'da, yine evlendiğimiz ilk yıllarda çekti bu resmi Ertunç. Dünyanın hardware'leri olduğu için, ve bu şekilde bana şiirsel gözüktükleri için koydum sayfama bu çakılların resmini...
* Kitap alıntısı not:
% 100 Düşünce gücü sayfa 85
No comments:
Post a Comment