31.7.06

Evde bıraktığım tıkır tıkır tıkırdayan harfler tercihe göre 8–9 ya da 1 saat uzakta. Zaman ve hatta "mekan" ne kadar göreceli kavramlar !

Kızımı uyuturken üşüşen, ev halkının seyyar karpuzcuyu durdurma telaşesi içinde kaçışan düşünceleri güdüp akıl denen ağıla tekrar toplama çabası içindeyim…

2006 yılı Olağan Genel Kurulu toplantısını her yaz birkaç aylığına Batı Ege’nin çeşitli kentlerinden gelip geçici “cankuşluk” inşa eden site sakinlerine haber veren kağıdın arkasına sığışmak zorundayım.

Bir yandan eşimin gazeteyi göstererek “Yazık, bu da rahmetli olmuş,” dediği tiyatrocuya rahmet okuyor diğer yandan az önce 4 milyona aldığı devasa karpuzun İzmit’te 8-10 milyon çekeceği tahminlerine onay veriyorum.

Birkaç satır daha geçmiyor ki ellerine bir halat alıyorlar, “Binnur, söyle nasıl bağlayalım?” diyorlar.

Teras bahçeden 1 metre kadar yüksek. Korkuluklar bizim kıza vız geliyor. Halatı zik zak bağlayıp aralarındaki boşluğu kapatma fikri oybirliği ile kabul görüyor. Komşu gücü devreye giriyor. Plastik, kafes kafes bir çit rulosu getiriyorlar.
Bahçeye inen 3–5 basamağın başına suntadan geçici bir kapı kesti bile babası… Menteşeler şehirden gelecek dedeye sipariş veriliyor.

“Kafesi germeden şu tahtaları bir boyayalım, hazır kız uyurken,” diyorlar. Birileri içeri gidiyor, komşuya 40 yıl hatırı pişiriyor, birileri öğle yemeği koyma telaşında… Hummalı bir çalışma… Tatil sonuna doğru kadınlar kendi aralarında ne konuşacak ben biliyorum: “Yok yok, yazlıkta dinlenilmiyor…”

Yine de tüm yıl iple çektiğimiz günler gelmiş.
İzmir’in semalarındayız iki akşam evvel…

“Bak körfez, bak hipodrom..Ne kadar da düzenliymiş meğer şehrimin betonları bile.. Zaten sokaklarına isim değil de numara vermiş başka şehir yok galiba bu ülkede…”

Güneşi İzmir’de batırmak ne güzel…. Posted by Picasa

No comments: