
Hayatta en büyük kavgası kendisi ile olan (ya da psikolog bir arkadaşın dediği gibi suçluluk duygusu fazla gelişmiş biri) bir zat olarak başka türlüsü beklenemez her halde benden.
Fakat ben gerçekten de sabırlı bir anneyim galiba. Üstelik çocuk gelişimi ile ilgili okuduklarım bilinçaltımda taşları gittikçe oturan sağlam bir yol inşa etmeye başlamış da benim haberim yok.
Aslıberry’nin zikrettiği Yasemin’in sayfasından Montesorri yöntemini okuyorum, bakıyorum ki ben bir “Montesor”um :) zaten… Bu kelime üzerinde biraz daha oynamak mümkün tabi. Zira zaman zaman ev içinde kızıma verdiğim aşırı özgürlükten dolayı birden bire parlayıp bir “Monster”a dönüşebilirim…
1,5 yaşındaki minik kadın arada bir deliren ama genelde anneanne tarafından bile sabrı takdir edilen anası hakkında ne düşünüyordur bu gibi zamanlarda acaba? Yoksa ben çelişkili bir tavır mı sergiliyorum? Genelde dingin bir deniz olarak algıladığı anasının tepesine nasıl oluyor da birden kara bulutlar çöküyor ve bu 1.60’lık ufak kadının ağız boşluğunda nasıl oluyor da gök gümbürtüsü yankılanabiliyor?
Sorgu koltuğuna oturdum yine.
Sevindiğinde de sinirlendiğinde de ellerini büyük bir duygu yoğunluğu ile sıkan kızımın minik yumruklarından biliyorum onun kalbi ufacık, onun midesi ufacık. (Beyaz’dan değilse) O bir mucize. Göz doktoruna gittiğimizde beni muayene eden doktordan nefret edecek kadar çok seviyor beni o minicik kalbi ile.
Her ne kadar ağız dolusu “babbbbbaaa” diyip de hala “anne” demese de kendini benimle bir saydığını biliyorum. O halde ben neden böyle yapıyorum?
Siz Tanrı ile nasıl konuşuyorsunuz diye sormuş üye olduğum mail gruplarından birinde biri geçenlerde. Siz cevabı düşünürken ben o bayanın stilini yazayım. Kafasına takılan sorulara o gün karşılaşacağı reklam sloganları ile cevap buluyormuş. Çok da güzel ve oturan örnekler vermiş…. Ben de galiba bugün yukarıdaki kaygılarım için bir cevap aldım.
Baby Centers’dan haftalık bültenler alıyorum. Kızımın gelişimini benimle beraber takip eden bir bülten. Mesela 17. ay 1. hafta diye mail alıyorsunuz evlat tam da o haftadayken. Diyor ki, bu haftada şöyle şöyle yapar. Yapıyor, sonra 17. ay 2. hafta’da yine bir mail alıyorsunuz ve diyorki bu haftada şöyle şöyle yapar, yahu yine yapıyor, hakkaten de yapıyor, Baby Centers ne derse bizim Nehir yapıyor! Zaten Nehir’e karşı geliştirdiğim takdirlik sabrımı (aradaki patlakları saymıyorum bunun nedenini de Broke Shields’a sorun. Bu da başka bir konu.) büyük oranda bu bültenlere borçluyum.
Kendi kendime aylar evel karar verdim, dünyanın dört bir yanında 10 ay 2 haftalıklar şu anda ama tam şu anda mutfak dolaplarını açıp tencere tavaları yerlere saçıyorsa buna bağırmak neden? Sabret ey Binnur, emekleme biter, yürüme başlar o zaman da başka şeylere sardırır sen toplamaya devam et.
Fakat bitmek bilmez bir toparlama savaşından sonra kağıt havlu rulosunu takılı olduğu sapıyla beraber sırf zevk olsun diye yere atıp hiçbir şey yokmuş gibi hayatına devam eden Nehir görüntüsü ağzımın iç boşluğunda gök gürlemeleri oluşmasına neden oldu bu gün yine.
Korktuğunu gördüm. O da sarsılarak ve yumruklarını sıkarak bana bağırdı. Çok üzüldüm.
Sonra, aynı gün içinde Baby Centers’dan bir mail aldım. Diyor ki, bebeğiniz tam da bu yaşta sabrınızın sınırlarını ölçmek için çiçeğin yapraklarını söker, gazeteyi parçalayarak odanın dört bir köşesine dağıtır. Küçük olayları boşverin ve büyük “hayırrrr” söylevlerinizi bir arkadaşını ısırmasına veya köpeğin (bizde kedinin) kuyruğunu çekmesine saklayın.
Evet çok da önemli bir şey değildi bağırdığım ama bu benim de savımdır. Anneme veya Ertunc’a zaman zaman söylediğim bir şeydir: Onu bağırma arsızı yapmamak lazım…..
Tabi bu felsefenin bir de yan etkisi var. Çocuğun psikolojisini kollarken kendi sabır bardağındaki son damlayı hesap edemeyen anne. Sanırım arada sırada kendime karşı da özen göstermeyi öğrenmeliyim… Ayrıca da sınırsız özgürlüğün yarardan çok zarar getirme ihtimali de var. Bu durum bana bir dostumun antibiyotik tanımlamasını hatırlattı.Antibiyotik 2 tarafı keskin bir bıçaktır, düzeltirken bozabilir de….
