6.10.10

Kendine ait bir Oda!


Kemikleri toz olup rüzgarla çoktan savrulmuş Heraklietos’un kemikleri ile aynı kaderi paylaşmayan bir sözü vardır:
“Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz!”

Sözel merkezli bir fakültede başınızdaki kavak yelleri dindirilmeye çalışılanlardan biriyseniz eğer, yaşınız 20’ye varmadan ömrünüzce sık sık duyacağınız bir kavramla karşılaşırsınız: “Diyalektik”...

İşte içinden geçen “nehir” kelimesi ile ruhunuzu okşayan söz konusu cümle aslında boyundan büyük anlamlara parmak basar. Bu söz “diyalektik materyalizm” denen bir şeye göbekten bağlı tanımlardan biridir.

Konumuz neyseki “Diyalektik nedir, ne degildir?” değildir.
Ama ille göze ışık tutulup bildiklerini açıkla deniliyorsa
Koskoca hayatın bi zahmet 3 kelimeye özetlenmesi gibi (Rest in Peace) bu kavram da 3 kelime ile özetlenebilir: Tez- Antitez -Sentez.

Ve fakat “hayat yılgınları” bu üç kelimeyi bile çok görürler ölene ve mezar taşlarında sadece ve sadece R.I.P yazar bizden öte memleketlerde.

Bu durumda Diyaletik nedir? Elbette T.A.S.

Ve üniversite yılları başlar. İlk öğrendiğiniz kavram hayatın aslında bir TAS’tan ibaret olduğu olur. Yolun başında boştur elbette elinizdeki tas. Size düşen görev onu doldurmaktır. Ne var ki tas dediğin şey tupperware değil, kapağı yok. Hayat ta devinimden ibaret. Yolda yürürken bi bakarsınız elinizdeki bin bir güçlükle doldurulmuş tas sallanıp sallanıp içindekileri bi o yana (elbette dışarı) bir bu yana boca edip durmakta.

Yani yürüyen sizsiniz, duran da tas. Eh bu durumda fizik kuralları araya girmekten hoşlanır (çünkü onların hamuru ile her şeyi bilen ve adınıza herşeye karar veren insanların hamuru aynı undan yapılmıştır). Ve ve der ki fizik kuralları “dökül ey su!” “dökül ey bilgi”, çünkü ben gördüm ki bildiklerin kira ödemede işine yaramıyor. Faturaları ödemek için gerekli bilgiler içerde kalsın, diğerleri dökülsün!”

Emir kipi her zaman işe yarar.
Gemiyi önce en çok sevdiğiniz fareler terk eder. Onlar şirindir aslında, tüylü tüylü, nokta burunlu, nokta gözlü ve minik. Ama işte gemiyi kullanmayı bilmezler. En iyi bildikleri sizin stoklarınızı tüketmektir. Ki her ne kadar kitaplara verdiğim paraya acımasam da parasal stoklarıma göz diktikleri kesindir. VE kitaplar maddi dünyada benim en sevdiğim “farelerdir”.
Kimi fareler unutulmaz. Her nedense farklıdırlar diğerlerinden. Fakat bu da göreceli bir kavramdır. Size daha şirin ve daha ozel gözüken bir fare bir başka arkadaşınız için “öylesine”dir.

"Durumumuz “Simyacı”nın hikayesine benzedi," dediğiniz arkadaşınız söz konusu kitabı okumuş olmasına rağmen konusunu hatırlayamaz. Siz de şaşırırsınız. Oysaki onun vereceği bir örnek de sizin için hatırlanamazlardan olabilir.
Hayat bu, herşey olabilir.
Fakat durumuna ve zamanına göre bu “her”şeyler olmayabilir de.
Çünkü kalıcılığı belirleyen en önemli faktör “doğru zaman”dır.
Kimbilir Heraklietos da buna bemzer bir şeyler düşündüğü bir gün kurmuştur meşhur cümlesini.
Çünkü nehir akar, çünkü sen değişirsin. Nehir de değişir, sen de! Ve böylece aynı kitabı iki kez okuyamazsın. Elinde sayfalarda vucut bulmuş cümleler değişmemişse bile, sen değişmişsindir.
Ve 20 yıl evvel başka türlü algıladıgın cümleler 20 yıl sonra başka başka anlamlar ifade eder sana.
Ve işte bu yüzden ben Kara Kitap’ı bugünün olgunluğuyla tekrar okumaya karar verdim.
Ve sonra 20’lerime gelmeden alıp ilk iki sayfasından sonra bi kenara koyduğum “Kendine ait bir Oda” kitabını tekrar okumayı istemekteyim.
Ancak ilk adım olarak yazmak için “kendime ait bir oda” seçtim.
Burası sadece benim ve dizginsiz düşüncelerimin.
Sizleri de fiziken değil ama düşüncede beklerim 

1 comment:

kırlangıç said...

yazılarınıza baktım,
beğendim...
şehir dışına çıkmam gerektiğinden öyle bir göz attım,
fazla içine girememekle birlikte diyalektiğe değinmişsiniz, ilk kez diyalektiği bilen birini okumak hoşuma gitti, çünkü ben diyalektiğe inanırım...
...
artık takip ederim sizi,
sağlıkla, sevgiyle kalın...