26.4.08

Bir yazı- iki mana....


Sonbaharın tatlı ama sinsi serinliğinde şehrin betonlardan boşluk bulmuş tüm alanlarında eğilip kalkan onlarca insanoğlu.
Görünüşte toprakla uğraşıyorlar. Ancak onların ne iş yaptıklarını anlamak için aradan en az 5-6 ay geçmesi gerek. Bahar gelecek ve emekler renk verecek. Lale bunlar, önce insanı etkiliyorlar, sonra da düşündürüyorlar?

Neden?

Sadece bir kez çiçek verecek olan bu bitkiye neden bu kadar emek ve hepsinden öte başka türlü daha iyi değerelendirilebilecek onca para dökülür, neden?

Kimileri lale devri diyor, başka başka manalarda. Kimileri ise “görünür” hizmet diyor, hani çiçeklerin arıları çektiği gibi oyları çekecek olan.

Bilmiyorum.

Tek bildiğim evvel ezel, ama çocuğum doğduktan sonra geçici şeylere harcanan külliyatlı paralara ben çok yanıyorum.

Çöl olacak diyorlar, 20 -30 yıldan bahsediyorlar. E o halde neden bu paralara ağaçlar dikmiyorlar. Basit bir hesapla şu sonuca varıyorum. Benim şimdiki yaşıma gelmeden “Arapların memleketi gibi” bir çölde mi yaşayacak yani kızım?

Olmadı şimdi.

Bizler 19 Mayıs’larda fırıl fırıl- tiril tiril eteklerini döndüre döndüre gençliğini yaşamış bir “buğday ambarı ülkenin” çocuklarıydık.

Ya kızım, ya kızlarımız?

Sonra laleye döndürüyorum yüzümü. Soğanlı bir bitkiymiş. Soğuğu severmiş büyümek için, ama illaki toprak altındaçaktırmadan, … Zamanı gelince çıkarmış ortalığa, tüm debdebesi ve ihtişamı ile. Tıpkı hortlamak için senelerdir zaman kollayan birileri gibi! Ama sonra? Sonrası güle güle…

Oysaki Atatürk Orman Çiftliği baki… Üzerindeki ağaçların görevi ise belli… Biiyorsunuz değil mi?

No comments: