18.1.08


“Bana ütü al,” diyor.

“Ay aman ne ütüsü?” diyorum.

“ütü al ban ütüüüüü,” diyor gözlerini aça aça- minik dudaklarını büze büze….


Sonra bir başka gün …


Sokağa çıkma telaşı…. İtiraz tınıları sarıyor odayı….
“Ama ben yuj sürmedim yujjjj,” diyor diz hizamı çoktan geçmiş, göz hizama gelmesine ise daha seneler olan evlat.

“Ben büyüdüm,” diyor. “Yok daha büyümedin ama büyümektesin,” diyorum.

Merak ediyorum, soruyorum.

“Ne olacak ki büyüyünce?”

“binnur olacam,” diyor.


Demek binnur olmak böyle bir şey. Kendimi özetleyiveriyorum bir kalemde : bir elimde ruj, bir elimde ütü. Ne ala bir görüntü…

Sizi ve kendimi bilmem ama ona göre öyle işte, muhteşemim….
Her ne kadar “napçan be binnur olup evladım. Sen NEHİR ol NEHİRRRRRRR!” diye devrimci bir anne tiplemesi çizsemde o anda, ilk oyuncakçı ziyaretinde kendimi elinde ütü seti kasiyer önünde sıra beklerken buluyorum….

Dünya çoktan yaratılmış ve roller çoktan paylaşılmış bile…..
Sırada rolleri destekleyen aksesuarları kapışma faslı var.

Kızlar üzeri otrişli zifaf gecesi terlikleri alacaklar, erkelerse ışın kılıcı- tabi oyuncak olarak……

Tüylü terliklerden bir sonraki aşama ise çay setleri, tabak çanaklar ve elbette ütü setleri….

Küçük bir kız çocuğunun kendisini annesi gibi hissetmesi için oyuncak firmalarınca gereği düşünülmüş tüm detaylar.

Biçilmiş rollere benim itiraz edecek gücüm varmıydı ki minnacık kızımın olsun…. Üstelik bu düzenin işini kolaylaştıran dişilik içgüdülerine benim sus diyecek halim var mıydıki onun olsun…..Kendimden esirgemedigim oyunları ondan esirgeyene aşk olsun.

O halde sorun yok oyuncakcılara yeni yeni düşen mini çamaşır makinesi ve mini mikserlerden de bir adet almalı. Ve bir de altını ıslatmak marifetmiş gibi söz konusu eylemi yaptığı koca harflerle cicili bicili kutusu üzerine yazılmış bebeklerden de bir tane…

Ve gözüme iliştiği anda yüzüme yayvan bir gülümseme konduran oyuncak peri değneklerinden de mutlaka bir tane.
Böylece
eve dönüş yolunda
torbamızda
kromozomlarımızın payına düşen tüm görev araçlarının yanı sıra
tüm bu görevlerin üstesinden gelebilmek adına bir umut da taşıyor olacağız…

4 comments:

Zeynep B. said...

kişi dünyaya gelirken zaten belirlenmiş misyonlarla birlikte doğuyor. Evren sen istemesen de delege etmiş bütün görevleri kız-erkek ayrımını yaparak. Genlerimize işlemiş hatta artık !

Gizem said...

Bence bunu degistirmek tamamen olmasa da biraz elimizde. Keyif icn guzel yemek yapan, yemek yapmaktan keyif alan bir erkek gayet cekici ve en azindan oglumuzu bu yonde destekleyebiliriz. Veya kendi kendine yetip de priz onarak bir kadin olmak.
Yanlis mi?

Binnur A. Ö. said...

Eşim yemek yapmayı cok sever. Ama bu yemekler genelde haftasonu keyfi olarak ozetlenebilecek ek yemeklerdir. Elbette buna da şükür ama iş bu kadarla kalmıyor iste.
MEsele su ki eşim her ne yaparsa yapsın bir nevi yardım duygusu ile yapar, asla ana gorev olarak degil. Ana gorev taamen kadınındır bu cok fena.
Evde yardımcı olan bir erkekle evli olmama ragmen bu kadar mızıldanıyorsam demek ki kadının işleri gercekten cok agır demektir Ama bu duzenin degiseceginden yana hic umudum yok.

Dikkat! biyo var ! said...

Sen gerçek ütüleri ver bakiim.Dudakları büze büze ne diyecek:)))