19.4.11

Geçmişin hortlakları...


Geçmişe baktığımda, acaba yiyemeden düşürüp karıncalara yem edecek miyim korkusundan arınmış koca koca çikolata paketleri görürüm…

Her bir anı- her bir hatıra, kendi başına bir paket çikolatadır benim için.

Başı olan, sonu olan, tüm belirsizliklerden arınmış tüm şeylerin bana verdiği engin huzur gibi tatlı çikolatalardır bunlar.

Tıpkı başından sonuna okuduğunuz bir kitap gibidirler.
Sona vasıl olabildiğiniz her şey gibi, tamamen sizin.
Kaderi, belirsizliklerin kara şövalyesinin demir pençelerinin elinde olmayan, başını da sonunu da bildiğiniz, belki de bu yüzden dost bellediğiniz filmler gibi...

Yine de,
geçmiş denen “eminlikler” tünelinden size doğru yürüyen her silüetin yüzü ışıklı değildir. Ve ışığa yaklaştıkça aydınlanan yüzünde sevimsiz bir hortlağın ifadesinin oluştuğunu görürsünüz denhşetle.

Oysa ne güzel başlar hayal!

Bir Pazar günüdür, geçmişin ülkesinde, o gün.

Tüm sülale hep beraber, kimse ölmemiş, ne güzel.

Ve piknik sepetleri çıkarılmakta bagajdan.

Güneş ve oksijen içinizdeki yakıtı boşalttığında daha bir enfesleşecek tayınlar…

Yerlere serilen battaniyeler, soyulmakta olan salatalıkların eşsiz kokuları, denizden gelen iyot, çam ağaçlarından gelen reçine kokusu.

Ve evet, huzursuz bir kız çocuğu…
Deli gibi koşuyor, kendine has tek ayağını çekerek, zıplar gibi bir havada.

Ne oldu kızım, diye soruyorlar…

Ya düşerse, diyorum.

Ne düşerse, diyorlar…

Bir piknikte dallardaki kozalakları gösteriyorum, bir başka piknikte ise dağları….

Ya düşerlerse,
Üzerimize düşerlerse….

-

Olan- varolan- olduğu gibi olan- olması gereken kozalaklar, ağaçlar, dağlar sonradan fark ediyorum, aslında hayatın ta kendisini temsil ediyorlar….

Ve şimdi hala, hem de belirsizliklerin kara şövalyesinin demir avcunda, gelecek bilinmez, şimdi ızdıraplı. Üzerime düştükleri zannı ile dağları tutmaya çalışıyorum, ve kozalakları, ve ağaçları.

Gücüm tükeniyor.

1 comment:

nihavent renkler said...

işte buuuuu...
sana diyorum bu duyguları en iyi sen anlatabilirsin diye...anlat arkadaşım daha çok anlat...