7.4.11

Boş yoğurt kapları, ön bellekler ve iki kaş arasındaki hüzün yarıkları üzerine!


Bilgisayar terminolojisinde cache diye bir kavram vardır.


"Kısa kes!"ciler için açılmı "ön bellek",


"Uzun tut!" cular için açılımı: En son yaptığınız işlemleri değerlendirerek bir sonraki yapacağınız işlemi %90 tahmin edip bu bilgileri tutan ve ona göre davranan bir nevi ram'dir,


olabilir.


Özetle, örneğin internette girdiğiniz bir sayfanın resimleri cache'de depolanır (çünkü o, kıtlık yaşamış büyüklerimiz gibi bitmiş yoğurt plastiklerini bile atamayan bir zihniyettedir!). Düstur "bir gün lazım olabilir!" türü birşeydir...


Ve hakkaten de, saklanan neyse, bir gün gerçekten de ona ihtiyaç duyarsınız!

Örneğin,

kendinizi, evde yaşasalar aristokrasinin dört ayaklı şanlı birer temsilcisi olması kesin ama heyhat sokakta yaşadıkları için per perişan (fakat yine de mağrur elbet!) kediler için boş bir yogurt kabı ararken yakalayacağınız günler elbette çok uzak değildir.


Daha dün gece, yaşama amacı sadece ve sadece insanların dişinin kovuğuna gitmek olarak algılanmış bir tavuk, muhtemelen 8-10 taksitle alınmış markalı bir düdüklüde türünün görüp görebileceği son eziyete maruz kalmış ve kısa ömründen geriye size iri bir erkek elinin iki avcuna sığacak kadar fani ama yenilebilir bir beden ve bir de bayatlamaya yüz tutmuş (ve artık insanoğlunun kendine layık göremediği) ekmeklerle birleştirildiğinde sevaplar hanesine artı olarak kaydedilecek (umarım!) bollukta bir protein suyu bırakarak biraz eşelenme ve biraz (bi ihtimal) eşleşmeden ibaret hayatını terk ederek gitmiştir. Böylesi uzun bir denklemin sonu elbette boş bir yoğurt kasesine dayanır.


Ölüp bu dünyadaki yuvasını evlatlarının didik didik boşaltma eylemine terk eden dedenizin mutfak dolaplarında bulduklarınız gibi (ki bu boşaltmanın amacı tamamen ve tamamen bir hayattan daha ne alabilirim türü iğrenç bir istek değil sadece o hayatı sıfıra indirgemekten başka bir çarenin olmadığı çaresizliktir!) tüketilip özenle yıkanmış yoğurt kapları ararsınız naçar, dolaplarınızda.


Anlarsınız ki boş bir yoğurt kabı birden çok anlam içerecek kadar doludur aslında; hem yaşarken zor zamanlardan geçtikleri aşikar ölülerinize bir ağıt, hem de mekanı sokaklar olan dört ayaklı dostlarınıza birer umut kapısıdırlar...


Tekrar kullanılabilirlik fikri bu işin özüdür.


Bilgilerin ekranlardan tercihe bağlı şekillerde aktığı şu çağda kimileri ona cache der.


Sık tekrarlanan eylemler "cache"e başvularak zamani ve maddi karlara dönüştürülebilirler.


Bu sayfaya daha evvel de girdin, o halde bu sayfadaki resmi cache'den verelim sana, böylece hem daha çabuk çıksın karşına, hem de kotadan kar et türü bir şeydir işte bahsedilen....


Ve bu tür bir cimrilik insanı kaçınılmaz bir şekilde botoks gerektiren kaş aralarının sahiline vurdurur!


Hatırlarsınız!

Özgürlüğünüz uğruna (hani her gün yoklama yapan arkadaş gruplarına inat) pek takılmadığınız fakültenizde kimi gizeme prim veren insanlar arasında adınız "çatık kaşlı kız"mış...

Anlarsınız,

aynada boy gösteren hüzünlü hayalinizin kökleri okul yıllarına dayanır.

Sinirlenirsiniz,

alnınınız tam ortasında bu otomatik eyleme karşı oluşturulmuş bir cache vardır!


Ve o demektedir ki sen nasılsa çatacaksın, ben önceden çatayım da zamandan ve mimikten tasarruf edelim.


İyi, edelim, edelim de, yüzünüzdeki ifade sizin özetinizdir diyenlere ne diyelim.

Bütün bir ömrü çatık kaşlar cache'inde geçirmek ruhumum tekamül yolculuğuna bir arpa boyu yol ilerlemeyi bile çok görmüştür mü diyelim...


Ve sonra botoksu düşünelim.


Ve bilelim,

ne ruhumuzu, ne de ruhlarınızı kandıramayacağımızı bilelim.

Yine de bir kahvenin hatırı kadar olan ömür boyutunda gülmekten çok hüzünlenmeyi tercih ettiğimizi unutmayı deneyelim!


1 comment:

nihavent renkler said...

güldüğümüz çok an var ama nasıl komedi filmleri dram filmlerinin yanında küçümsenirse bu anlar da hüznümüz yanında değersiz görülür,sanki asılolan hüzündür de gülerken hüznümüze küçük bir mola verir sonra kaldığımız yerden surat asmaya devam ederiz...