29.5.10

Satır aralarında mısır taneleri


Kitap okurken yakınlarında bir yerde mutlaka bir kalem olmalı insanın. Altını çizerek okumak bir taşla üç kuş vurmak demektir çünkü.

Birinci kuş okurken vurulur, ikinci kuş hafızanın kıvrımlı sokaklarında kaybolup giden sözler aranırken, üçüncü kuş ise kitap bir başkasına ödünç verildiğinde vurulacak olan kuştur. Dosttan dosta uçurulan kuş (çünkü kitap öyle herkese ödünç verilmez- verilirse geri dönmez- dönmeyen her kitap hafıza ağacınızdan dökülen yapraklardır, savrulmaya ve yokolmaya mahkum olan) ayağında sizden, hayata bakış açınızı özetleyen cümleler not edilmiş bir mesaj taşımaktadır.

Dert kendinizi başkasına anlatmak değildir de üzerinde daha sonra zevkle konuşulacak ortak konular bulmaktır. Altı çizilerek okunmuş bir kitap sanki damarlarına tekrar özsuyu dolmuş ve canlanmış bir ağaçtır benim için. Üstelik bu yaşam suyu bu kez yazara değil, bir başkasına aittir. Elinize geçen kullanılmış kitap bir tanıdıktan gelme ise daha bir değerlidir. Sahaftan edinme ise gizemlidir. Kimdir ki bu derkenar notların sahibi, ya da ihtimal yatarak okunduğu için söz konusu kitap, düz deği de eğri büğrü çizilmiş çizgilerin çizeni?

İsterim ki bana böyle kitaplar gelsin.

Gelmiyorsa, benim kitaplarım benimle beraber böyle olsun. Bana göre bu, şişenin içine mesaj koyup onu okyanusa salmaktır. Çünkü bir gün o şişeyi ya artık bir yetişkin olmuş kızınız bulacaktır, ya da şimdilik adını bile bilmediğiniz torununuz … Siz hala varken ya da artık yoklar mertebesine eriştiğinizde…

Neticede insan ne kadar “Dert kendinizi başkasına anlatmak değildir!” dese de kendini başkalarına anlatma derdinde. Kimileri buna kendini ifade etmek diyor. İfade ettikçe sanki daha bir kalıcı olunuyor sanki dünyaya kazık çakılıyor. Çakılıyor mu çakılıyor : )

Ve- fakat varoluşa direnmeye (ne severim şimdi gelecek demode kelimeyi) “beyhude” bir çabayla çalışmaktan öte çok daha güncel çok daha “pragmatik” nedenleri de vardır satırların altını çizmenin. Çünkü insan hafızasına güvenmez, ve çünkü insan sadece mısır taneleri yiyebilmek için koca bir çanak mısırlı salatayı herseferinde yemek istemeyebilir.

Okuduğum kitaplardan mısır taneleri seçerim, kitabı bir daha elime aldığımda salatalıklar, otlar ve domateslerle boşuna boğuşmamak adına, sadece mısırların tadını almak adına.
Çünkü hayat kısadır ve okunacak milyonlarca kitap vardır. Bir kitaba tekrar tekrar "geniş zamanlar" ayırmak lüks varsayı(labili)r…

No comments: