4.5.07

"Paralel oyuna" taraf olmanın yaşı başı yoktuuuuuur.. Bu biiiir...

Öğleden sonra uykusu akşam üzerine sarkmış kızım apartman boşluğundan gelen arkadaşının sesi ile yerinden fırlıyor. “ ah – huh –ah Anne Güneşşşş!” diyor sersem sepelek.

Her akşam üzerinin senaryosu neredeyse hep aynı: Anaokulu çıkışı yorgun argın 3. kattaki evlerine doğru merdivenleri çıkan Güneş 2. kata geldiğinde açılan kapıdan neredeyse vakulanmışçasına içeri uçuyor. Bu kuvvetli vakumlamayı yapan kendisinden 2,5 yaş kadar küçük, uykudan “zönk” diye fırlamışlığın verdiği “geçici hasar”dan dolayı şiş gözlü bir kız, benim kızım.

“Bu çocuklar olmasa bu kadar görüşemezdik,” türü karşılıklı tuhaf bir itirafın tarafları olan biz annelere düşen görev ise ya onlara eşlik edip bir araya gelmek, ya da her iki çocuğu da annelerden birine teslim edip diğerini “azat” etmek.

Tüm gün beklenen şeymişcesine büyük bir istekle bir araya gelen çocukların ise rutini hep aynı: Oyuncak odasına koşmak.

Birkaç dakika burada zaman geçiren iki küçük kız mutlaka ama mutlaka ellerinde “bebekler arasından seçilmiş birer bebekle” salona zuhur ediyorlar.

Sonra yine ortalıktan yok oluyorlar. Bu kez rota başka; yatak odası.

Bir pembe biri mavi ama birbirinin aynı modelde iki ayrı küçük battaniye her birinin elinde tekrar sahnedeler.
Görevleri belli, üstelik de çok önemli. Bunu yüzlerindeki ciddi ifadeden anlayabilirsiniz. Her ikisi için de şu an hayatta en örnek alınası ve kayda değer insan anneleri belli ki…

Bu fikir çok değil 8-10 sene içinde değişecek, hatta buharlaşıp uçacak, zihinlerinde kalan tortu hayranlık değil muhtemelen küçümseme kokacak ama olsun bunun da bir tesellisi var. Eğer yaşar da görürsek, ergenlik başlangıcının üzerine konacak bir 10 -15 yıl sonrasında küçümseme tortusu "yaşam" denen "deneyimler silsilesi bezi" ile silinip tertemiz olacak. Hele bir de evlenir üzerine de çoluk çocuğa karışırlarsa tortunun yerinde “anlama” çiçekleri açacak. Anneyi anlama ve hürmet etme çiçekleri… Boy boy renk renk- meneviş meneviş hem de….

Fakat yine de tüm bu çiçekler nazlarının en çok geçtiğine emin oldukları insanla zaman zaman çatır çatır kavgalaşmalarına engel olamayacak. Neticede “aman be anne,” diyecekler, gözlerini pörtletecekler, brezilya dizilerindeki insanlar gibi hararetli hararetli ellerini kollarını sallayacaklar üzerimize üzerimize.

Fakat benim anlatacaklarım bunlar değil. Biraz geriye dönelim.

Önce bebekler seçiliyor oyuncak kutusundan,
sonra battaniyeler seçiliyor yatak odasından.
Büyük bir özenle sarıp sarmalıyorlar bebeklerini kendileri bebeklikten yeni çıkmış küçük kızlar…
Bu oyun bir yenilik onlar için, bir nevi büyüdüklerinin göstergesi. Çünkü artık aynı evcilik oyunun iki ayrı parçası durumundalar. Çok değil 3-5 ay önce durum daha farklıydı. Bir araya gelmek için çıldırır, bir araya geldiler mi de ayrı telden çalarlardı. Biri bir köşede bir bir köşede, birbirlerinden tamamen bağımsız, sanki odada bir başka çocuk yokmuşçasına – sanki sadece birbirlerine görünmez olmuşçasına oynarlardı…

O bir dönemmiş ve o tarz oyun oynamanın adı bile varmış: Paralel oyun.

Biz onların birbirinin farkında olmadığını düşünsek de meğer ziyadesiyle farkında üstüne üstlük mutluymuşlar da.

Aslında durum ne kadar da tanıdık! Bir evin iki yetişkini evin teknoloji nimetlerini paylaşmış--biri PC başında, diğeri DVD player… Bu bir paralel oyun. Elbette birbirimizin farkında üstelik bundan mutluyuz da….

Yalnız beni endişelendiren bu aşamadan sonraki aşama!
İkimizin elinde birer battaniye birinci ve “ikinci” bebeği sarıp sarmalayacağımız günler yakında mı acaba?

Sizi bilmem ama gelişimin bu aşaması için ben henüz yeterince büyümedim galiba.

18 comments:

anne said...

NEEEEEEE????Bu sondan ikinci cümle haber niteliği mi taşıyor yoksa:))

Binnur A. Ö. said...

Yok yok.
düşüncesi hiç bir zaan tam olarak aklımdan silinmedi ama hayata geçmesi için daha çok cesaret isteyen bri durum bu anne 8tahmin edersin ki)

Nihan said...

Ben bayılıyorum çocukların oyun oynamasını izlemeye. Bu arada Binnur "Annenin Günlüğü" bloguma bıraktığım yorumu bloggerin bir azizliğine uğrayarak yeni gördüm. Yorumuna cevap yazdım, senin bahsettiğin yazını okudum, oraya yorum, bir de konu ile alakalı bir yazı daha yazdım: http://anneningnl.blogspot.com/2007/05/bir-evin-annesi-olmak-kendini-ifade.html

Zeynep B. said...

:))))) bizim küçük hatunun beyninde şu anda buharlaşma hakim ! tortuya ne kadar zaman var dersin ?? çok bekler miyim ki ?

Çocuklar hiç bir şeyin farkında değillermişcesine yer alıyor yaşamımızda belki kimi zaman ve biz de onları çocuktur anlamaz diye küçümsüyoruz yeri geliyor. Oysa belki de bizden çok daha iyi birer gözlemciler ve olayları objektif ele alabiliyorlar...

kendimiz çok akıllı sanmamak gerek sanırım :)

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] said...

Biri tam ergenlik başlangıcında, öteki de 7 yaş dönemecinde olan iki erkek çocuk sahibi bir anne olarak diyorum ki: Bu günlerinin tadını, doyasıya çıkar.. :)))
sanırım en son aşama.. giderek annen gibi olmak..:)

Annelog Atölye said...

:)Sıralamadan kaçamayacağız sanırım. Yapacak birşey yok, bizim annelerimize yaptıklarımızı onlar da bize yapacaklar, doğaları gereği. Sonunda çiçek açacaksa sorun yok:)
Çok güzel anlatmışsın yine Binnur:))

yummymummy said...

son gulen iyi guler Binnurcum :) haberlerini bekliyorum gulusumu hazirladim bile..
...
buyumek demissin...inan bana onu beklersen godet'yi beklersin, iyisi mi gozunu karart guzel kizini yalniz birakma:)

Binnur A. Ö. said...

Sevgili Nihan
seni yerinde ziyaret ettim tekrar. Yazında adımı gecirmissin, teşekkur ederim :)

Binnur A. Ö. said...

İşte o yuzden mutfak robotu çook dikkatli olmalıyız.. Korkuları konusunda bu dikkate hep sahibim. YAni korktugum birseyle karsılastigimda eger yanımda Nhir varsa bunu belli etmiyorum.
ama zaman zaman baska zamanlarda kızımın beni hep gozledigini unutuyorum.

Binnur A. Ö. said...

Fikrimin incegülü
haklısın
zzamana zaman nehire sanki 5 yıl ilerden geri gelip bakmışım gibi bakıyorum (tuhaf oldu ama anladın)
işte o zzamana nasıl sarılıyorum bilyor musun

Binnur A. Ö. said...

Annelogcugum
Beyninde, o tortu yerinde çiçek açmayan çocuklar da vardır mutlaka. ama bunun mesulu annelerdir tahminim. İyi bir anne ve iyi bir örnek olarak atılabileck tohumları atamamıslardır evlat beyinlerine. Bizler o tohumları atabilecek kapasitede insnalrız. Ancak bazen modern çağın gerginlikleri ile fazla mızmız, fazla "bagıran" anneler oluyoruzdur muhtemelen. ama bunlar detaylar. gerisine bakmak lazım işin.
Öpüyorum seni.

Binnur A. Ö. said...

sevgili yummy,

sessiz ve derinden düşünmekteyim ben ikinci bebeği, gülmeni rafa kaldırma.
ama daha degil.
"daha ben küçüküm lo"
(bu lafı muhabirken belediyenin toplu sünnet töreninde oralarda oynayan bir çocuktan duymustum. elbette sorum şuydu: Sen de sünnet olacan mı?" hehehehehe)
bu arada nerdeyse 37 oldum
ufalıp da cebine girmemi ister misin?

elektra said...

anneye bağımlı olmak, anneden kopmak ve anne gibi olmak döngüsünün farkında olarak, çocuklarımıza, o kopma sürecinde mustehzi bir çelebilikle yaklaşalım yani:) süreci özetleyişine bayıldım.
iyi geceler.

Aslı Cin said...

Binnur, seni okuyunca farketmediğim bazı şeyleri gördüm, annelik zor zanaat diyorum ya.

Anneler günün de kutlu olsun bu arda :)

Papatya said...

Sevgili duygusal anne Binnur :)
Anneler gununu kutlamak icin ugramistim :)
sevgiler,
Papatya

Gizem said...

Sayfani ilk defa okudum. Bu cok guzel bir yazi, cok etkileyici. Herseyiyle!

fikriye said...

Merhaba sevgili Binnur,
Bloğunla internette bir konuyu araştırırken karşılaştım ve bu şekilde seni keşfetmiş oldum.yazıların çok hoşuma gitti, kızımı ( bu arada kızım 6 aylık ) uyuttuğum zamanlarda ilk fırsatta bilgisayarın başıma seğirterek yazılarını kaldığım yerden okumaya devam ediyorum.Beni anlayan ve benim gibi düşünen bir insan varmış diyorum.
Emeğine ve yüreğine sağlık.Büyük bir istekle yazılarının devamını bekliyorum.
Sevgiyle kal,hoşcakal.
Fikriye....

Binnur A. Ö. said...

Sevgili Fikriye,
notun beni nasıl mutlu etti bilemezsin.
KAfamda ucusan bu dusunceleri blogda yayınlamak için iki nedenim var: biri yalnız olmadıgımı hissetmek ve (baskalarına da aynı sekilde bu duyguyu) hissettirmek, digeri de elbette okunma arzusu.
eger ki birileri bana seni zevkle okuyorum demisse hele degme keyfime.
sevgilerimle