22.1.07

Geçen hafta bir yazı yazdım. Tahmin ettiğim gibi bir doktoru isyan ettirdi… Ama tahminim yanlış yöndeydi. Ben zannetmiştim ki doktor doktoru savunur, hayır aksi oldu… Doktor bana hak verdi meslektaşlarını yerdi….

Aslında ben doktorluk sıfatından da öte üç çocuk anası olma gerçeği daha da ağır basan bu dostun dedikleri yanında benim dediklerimin hafif kaldığını fark ettim. Öyle ya ben sadece neden çocuk doktorları detay gibi görünen ama kalça çıkığı ültrasonografisi, verem aşısı tutmuş mu kontrol testi, damardan alınsa da ağızdan da verilmesi gereken çocuk felci aşısı türü aslında hayati şeyleri bildirmeyi unuturlar ve bizler bunları kadın kadına sohbetlerden öğreniriz diye sormuştum.

Dost, bir ana olmanın verdiği empati ile okumuş yazımı, ve elbette aynı zamanda bir doktor olmanın verdiği bir çeşit suçluluk duygusu ile…
Kimseyi üzmek istemem… Ve doktorlara da müteşşekirim aslında… Bunu hepimizin yaşam şansını ve yaşam süresini arttırdıkları için ve bizi eften püften hastalıklardan dolayı toprak altına gitmekten korudukları için söylüyorum…. Çok sevdiğim 17. yüzyıl yazarı Jane Austen bugünün doktorlarına emanet edilmiş olsaydı 40 lı yaşlarının başlarında ölmeyecekti mesela…

Her neyse…

Konuya dönelim: Açıklama gereği duyduğum bir iki detay daha var… Örneğin ben tüm bu unutkanlıklarına rağmen kızımın doktorlarının kibar ve iyi niyetli olduğunu düşünüyorum. Ama önceki yazıma üzüntü ile cevap veren doktor arkadaşımın kimi meslektaşlarına yönelik saptamalarını kendi doktorlarımızı tenzih ederek onaylıyorum. Fakat bu lafları kelime kelime kendim diyemiyorum.
Ben tartışmalardan nefret eden, bir konu hararetli bir biçimde çeşitli platformlarda tartışılırken uzaktan bakan, konu ile ilgili düşüncesini sırf birileri ile kavga edip içindeki canavarı ortaya çıkarmaya mecbur kalmamak adına konu soğuduğunda ve artık herkes başka bir konu ile ilgilenmeye başladığında söyleyen tipik bir terazi burcu bir kadınım…Genel olarak barışçılım kısaca, çok kışkırtılmadığım ya da çok hassas bir noktama dokunulmadığı takdirde tabi….

Bunu önceki yazımda başka bir şekilde ifade ettim hatta:

Hayat böyledir… Aşamadığınız duvarlara muzip bir oğlan çocuğu olup “işemek” istersiniz. Ve kıkırdamak bir dostla ortak bir sorunun suratına suratına doğru…NE demişti okuldaki bir profesör(ünüz) bir şey her yerde ise aslında hiçbir yerdedir.Demek hepimiz aynı dertten muzdaripiz (kredi kartıymış, parasal sıkıntılarmış), o halde yok böyle bir sorun. “Bu hayatın ta kendisi,” der geçeriz.Ama es geçemediğimiz şeyler vardır…Gülüp geçemediğimiz ya da…Onlara evlat denir.Onlarla ilgili şeyler gülünesi değildir.
--
Yine de ben kimseye savaş açmış değilim. Sadece insanın robot olmadığının ve işte tam da bu yüzden zaman zaman robotlardan (ki bunlara özetle bilgisayarlarımız diyelim) destek alması gerektiğini anlatmak istedim. Bugünkü yazım bunu açmak için. Ama önce dün gelen cevabı yayınlamak istiyorum:

“Bir doktor, ama daha önemlisi anne olan bir doktor olarak böyle meslektaşlarımdan ben de-çevremdeki insanlar adına-muzdaripim. Maalesef özel sektörde çalışan çoğu meslektaşımın piyasa hekimi olması beni hem çok üzüyor, hem de korkutuyor açıkçası. Hastayı çizgi filmlerdeki gibi yolunacak kaz ya da en büyüğünden bir banknot gibi görmelerinden nefret ediyorum. Birisi böyle bir doktordan bahsettiğinde onların artık köseleye döndüğü için kızarması mümkün olmayan yüzleri yerine benimki kızarıyor, neredeyse onlar adına özür dilerken buluyorum kendimi.Elinizdeki bir makine değil, bir can. Yıkıldığında, bozulduğunda onarılması belki de imkânsız bir varlık... Yedeği yok, telafisi yok. Ama muhatabı o kadar ilgisiz ki hatasını fark etmez bile ya da umurunda değildir. Yaşayan hiçbir canlının hak etmeyeceği ihmale maruz kalmak hoş bir duygu değil. O yüzden benim vicdanım rahat. Şu an hekimlik yapmıyorum ama yaptığım dönemde hiçbir hastamın benden bu yönde bir şikâyeti olmamıştır(Ayrılalı 5,5 yıl olduğu halde hâlâ hem iş arkadaşlarımdan, hem de hastalarımdan 'Geri dön!' çağrıları almak çok güzel).Umuyorum bizim ülkemizde de belki vicdanen, belki kanunen zorlamalarla iyi şeyler olacak, olmalı. Biz bunu hak ediyoruz.”

Sevgili doktor dost,
Sonuçta insanın olduğu her meslek dalı (ki bunu insanın olduğu her yer diye de değiştirebiliriz) çürümelere acıktır. Neyse ki eşten dosttan duyduğumda kaşlarımı havaya kaldırtan unutulmuş birkaç “detay” dışında benim doktorlarımla aram iyi. (Bilmem bunu affetmeye meyilli bir insan olmama mı borçluyuz… )

Ancak daha evvel de dediğim gibi çoğu mutlaka kia iyi niyetli olan doktorlara göre detay kalan ve unutulan kimi şeyler Allah korusun hayat altüst eden etkilere neden olabilir.
Benim (düzenden) istediğim, bu tür şeylerin hatırlatılması adına bir bilgisayar programı belki de.

Çünkü kızım 2 yaşına geldiğinde yeni doğum yapan arkadaşımdan bebeklere kalça ültrasonografisi gerekliliğini duymaktansa bunu kızımın 20 (bazen daha bile az) dakikalık muayenesine avuç avuç para döktüğüm doktorumdan duymayı tercih ederim.

Arkadaşım beni şu şekilde teselli ediyor: “Seninki geçti canııııım, artık kızın yürüyor!”
E peki ya yürüyemeseydi
Veya bir de bakmışız topallayarak yürüyor…
NE diyeceklerdi bana?
“AAA, unutmuşuz...." mu?

Şu her şeyi hatırlatan bilgisayar programına takıldım ben….Çünkü ülkemizde doğum oranı o kadar yüksek ki ve belki de bunu karşılayacak çocuk doktoru oranı o kadar düşük….
Bu durumda özel hastaneye bile gitsen sırada bekleyen onlarca hasta oluyor... Hepimiz insanız.. Arkada bekleyenlerin stresi ile karşındaki hastaya kibar ve ilgili davranmayı başarabilsen bile bazı detayları atlayabiliyorsun.

Benim düşüncem şu.
Çocuk doktorları arttırılsın (özel hastanelerde hele kolaylıkla olabilecek bir şey bu... Böylece bir doktorun kazancı biraz azalabilir ama yine de bu çoğumuzun gelirinden yüksek bir gelir olacaktır ve doktorlar kimilerine göre minik kimilerine göre devasa sayılabilecek detayları unutmayacaktır)

Doktor sayısı arttırılamıyor mu?
O halde bilgisayar sayısı arttırılsın.
Haddiiiii yapmayın. Bir insan yetiştirip doktor yapmak elbette gerekli ortamlara birer PC koymaktan daha zor… Ya da bir diğer deyişe bir pc edinmek göreceli olarak daha kolay.

Ancak PC var Pc var. Hani kafa var boş, kafa var taş der gibi..
İçinde bebeğin doğum tarihini girmeniz ile beraber gereken tüm ince detayları zamanında otomatik olarak bildirecek bir program yüklü olan PC’den bahsediyorum. Yok değilse şunu hatırlamamak elde değil.
Bir kuaför… Müşteri çekmek için her ne işe yarıyorsa “biz bilgisayarlı kuaförüz”ün bağıra çağıra söylenmiş hali olarak monitörü vitrine, pardon sokağa doğru çevirmişti bir zamanlar. Ne komik…

Ne diyorduk?
Gittiğim her doktorda göreceğime emin olduğum iki şey var.

Biri doktor kelimesini duyar duymaz suratlarındaki ifade düşen, buz gibi olan çocukların dikkatini dağıtmak adına renk renk oyuncaklar.
Diğeri: bilgisayar….

Demin dediğimi tekrarlamak istiyorum, ama bir atasözü yardımı ile.
3 çeşit insan varmış
Boş kafa- taş kafa ve hoş kafa…

Gelin bu değerli deyişi bilgisayarlara uygulayalım…

Dr'a gittigimde kızımın kilo ve boy durumunun vektörel eğride şu noktada olduğunu gösteren ve bana boş gururlanmalar getiren bilgisayar çıktıları istemiyorum ben.

“Aaa demek kızım uzun boylu olacak, öhöm öhüm” –aman ne mühim. Ben kısayım da ne oldu?

Ya da

“AA demek kızımım kilosu iyi. Onu iyi beslemişim!” (bunun için gururlanmayacak anne tanımıyorum. Bunu geçelim.. Ayrıca çocuk hasta falan olduğunda zayıflayacağından kilo durumuna gururlanmak haklı bir durumdur…)

Geçelim.

Tüm bunlar bana kanalizasyon işleri ile ilgilenmeyen belediyeleri hatırlatıyor.

İyi inşa edilmediği takdirde pis suyu içme suyu şebekesine sızdırarak bir şehri hastalıktan kırıp geçirecek kanalizasyonlardan bahsediyorum. Ve elbette işte o belediyelerin sırf görünür ve oy getirir düşüncesi ile parklar ve bahçelerle haddinden fazla uğraşmasını da tabi….

Lütfen unutmayın, hafızamızın bize ihanet ettigi yerde devreye girecek olan basit bir pc programı tüm bu lakırdılarımı kesmeye yeterli…

VE sadece benim değil, bir meslekdaşınızın, bir başka doktorun da şöyle dediğini:
Elinizdeki bir makine değil, bir can. Yıkıldığında, bozulduğunda onarılması belki de imkânsız bir varlık... Yedeği yok, telafisi yok. Ama muhatabı o kadar ilgisiz ki hatasını fark etmez bile ya da umurunda değildir. Yaşayan hiçbir canlının hak etmeyeceği ihmale maruz kalmak hoş bir duygu değil.... Posted by Picasa

4 comments:

Zeynep B. said...

hayatımız ne kadar ince bir iplik üzerinde değil mi ? Güvenmek zorunda olduğun insanlardan da darbe alınca neye tutunacaksın ki ? Bence PC programı bile kurtarmaz! Ha deseydin, maçların tarihlerini hatırlatacak ya da magazin programlarının başladığını haber verecek bir program işte o zaman düşünülebilirdi.

Lafım asla mesleğini layıkı ile yapanlara olamaz. Ama bu toplumda ne yazık ki insan denen varlığın değeri olmadığına inananlardanım ne yazık ki...

Aslı Cin said...

Hayatımıza giren şeyler arttıkça hatırlamak o kadar zorlaşıyor. Önceliklerle hatırlamaya çalışıyoruz yada unutunca kendimizi yiyoruz.

Yine çok keyifli yazmışsın.

Anonymous said...

Hi, greetings from a cold Sweden.

Take care.

FT

Nukhet said...

Merhaba Binnur Hanim

Daha bloglar aleminde ilk kez gezrken rastlamistim hem mis kokulu ekmeklerinize hem de anne olmanin verdigi ilgiyle anlat anneye. Ama sonra kendi blogramin telesindan hazirligindan ustune yasam savasindan anlat anneye ugramamisim bir daha. Simdi uzunn doktorlarla ilgili yazinizi okurken keyifli, beni oradan oraya surekleyen, biraz kizgin ama cokta samimi bi yaziyla karsilasabildim. Iki cocuk annesi olarak bir noktada yazdiklariniza katilmadan gecemeyecegim elbet. Sadece kendimi sansli gordugum bir noktaya deginmek istiyorum. Ben ilk hamileligimden itibaren internetteki annelik gruplarinda yazismaya basladigim icin bildiklerim daha dogrusu ogrendiklerim doktorumla kisitli klmadi diger annelerin doktorlarinin goruslerinide ogrendim dolayli olarak. Ve bu bana cok sey katti. Hatta tum bu bilgileri http://ezgidora.eremdora.com isimli kizimin sitesinde topladim. Ama biliyorum ki herkes benim gibi gibi o anneler gibi sansli olamaz, birakin interneti Pc gormemis kadinlarimiz bu bilgileri sadece doktorlarindan alabilirler.Tabi eger gidiyorlarsa. Doktorlar d ya da saglik kurumlari diyeyim boyle bir rehavet icinde olurlarsa ne oacak bizim cocuklarimiz hali. Herneyse kisaca size katiliyorum demek istedim. Sevgiler
Nukhet