5.4.09

Kalana Hay Hay, Gidene Vay Vay...

Evimizin 9 yıllık kedisi Mırnık misafirleri şaşırtarak bizimle sofra başında oturur. Oturma işini biraz daha genişleterek ailecek yapılan akşam sefalarında salon koltuklarından birini kendine ayırır.
Ancak bu oturmalar çoğu zaman bir kediye yakışacak şekilde değil de, daha çok Dr Moreau’nun adasından çıkmış bir kediden bozma insan şeklindedir. Bu, bir kedinin asla yapmayacağı şekilde sırt üstü oturmak eylemidir. Karın açık, eller yanda, surat ise tüm gün “modern dünya feodalizmi” altında ezilmiş bir fani bezginliğinde!

İnsanlaşmak eylemi o kadar ileri giderki bizlerin adını bile söyler (ya da bize öyle gelir). Öyle ya, hangi kedi evin adı Ertunç olan elemanına, ama sadece ona kesintili kesintili
E –U diye seslenir. Bizler bunu herkese açıklamaz, bir zamanlar televizyonda gördüğümüz, “ama bana anne dedi!” itirazlarıyla kedilerini öven çılgın kadınlara benzetilmekten çekiniriz.

Geceler ise bir başka alemdir. Kedimiz kendini insandan saymaya uyku odalarında da devam eder haklı olarak. Kimi zaman kızımızın odasındaki ikinci yatakta yatar; bize “ çocuklar (!) uyuyor,” deme şansını vererek. Kimi zaman da ebeveyn yatağına teşrif eder. Bir insan gibi rüya görür, muhtemel ki fareler veya bahçemizi ele geçirebilecek(!) erkek kedilerin peşinde koşar, pati kıpırdatır, bıyık titretir. Ne kadar insanımsı tavırlar sergilese de neticede o bir kedidir, ve tüm türdeşleri gibi asla büyümeyen bir çocuktur. İşte bu yüzden kızımız odamızı, yatağımızı terk ettikten nice sonra bile ( ve kimbilir ömrünün sonuna kadar) Mırnık odamızı – yatağımızı terk etmeyecek gözükür.
Annesi saydığı benden almak istediği ilginin ise gecesi gündüzü yoktur. Gecenin 3’ünde 4’ünde (ne farkeder onun için) yatak ucundan koyun (koyn) yüksekliğine geçiş yapar, hala uyumakta iseniz özenle içeri çektiği tırnağından dolayı pamuksulaşmış patisiyle yüzüme bir iki kez dokunur. İşte bu uyan da koynuna al beni demektir. O anlarda kabus görüp de anasına sığınmış bir çocuğa benzer. Kapı önü güneşlenmelerinde havada yumak olup yerlere tüylerini saçtığı erkek kediler dövmüştür rüyada onu belki, kim bilir.

Kimileriniz kapı önünde arz-ı endam eden, mahallenin bıçkın kedileriyle güreş tutan bir kediyi koynumuza almamıza şaşarsınız tahmin ederim. Ama sokaktaki çocuklarla döğüşüp üstü başı toz içinde kalan bir çocuk nasıl eve alınmazlık edilmezse, Mırnık için de aynı fikir geçerlidir bizim evde.
İşte bu çok sevilesi, gözümüzde insanlaşmış kedi bu tür bir terfinin dezavantajlarını yaşadı geçen haftalarda.
Nasıl mı? Üzerine gelen kumayla elbette...
Muhteşem bir yavru kediydi yeni göz ağrımız. Renginden dolayı adını Duman koyduk. Tatlılığından dolayı dilimiz Duman demeye varmadı, Dumuş dedik. Dumuş dopingli kedi mamalarının sayesinde erken azdı, 3 gün miyavın ve mavın her türlü tonlamasını (yüksek sesle) ev içinde bize dinlettikten sonra, kapının ilk aralık bırakıldığı anda kaçtı. Günlerce aradım.

Geceleri 11’lerde bile onun için sokaklardaydım. İki kere buldum, yaklaşır gibi yaptı, ardından bana derdini kendince anlatmak adına bir sağa , bir sola kaldırıp başını azmış kedi mavlaması yaptı. Ardından da sırra kadem bastı Dumuş.


En son olarak gözyaşları içinde kahve falı baktırdım. “Geri dönen kedi gözükmüyor,” dedi kalbinin temiz olduuna inandığım arkadaşım. Tüm bunlar kediseverlere ne kadar da olağan, kedi sevmezlere ne kadar da aptalca geliyordur tahmin ederim. Bakış açısı diyip geçelim.

Gitti giden. Ama ben baharın patlattığı tomurcuklara bakarken hala Dumuş’u düşünüyorum. Ve faldan sonra, üzerimdeki belirsizlik yükünü biraz olsun atmış bir şekilde, ama yine de içimde bir sızı, çöp tenekesinin üzerindeki kedilere “Dumuş’u tanıyanınız var mı aranızda?” diye soruyorum.
Sonra evin “kedi oğlanı” Mırnık geliyor aklıma. Nasıl oldu da iki- üç haftada 9 yıllık kedi çocuk Mırnık’ın pabucunu attı dama şü el kadar kedi diye düşünüyorum.

Cevap Mırnık’ın insanlaşarak evdeki kedi kontenjanını boşaltmasında saklı galiba. Ve zalim beynim “nerden nereye” çağrışımı yaparak aldatan erkeklerle aldatılan kadınlara geçiş yapıyor.
Alışkanlıktan ve rahatlamaktan kadınlıklarını askıya alan, evin tüm yükünü bir erkek gibi üzerilerinde taşıyan kadınların erkeklerinin gönüllerindeki “kadın kontenjanını” boşaltması ve yerlerini başkalarına kaptırmaları bundan mıdır acaba?
(hovardalıktan sapıtan erkekler bambaşka bir konu)

1 comment:

Zeynep B. said...

kedi(hayvan)severler grubundan biri olarak, okurken Dumuş geldi gözümün önüne. Burnumun direği sızladı. Umarım keyfi yerinde ve tek parçadır. Kediler haindir denir ama yemek yediği yeri de asla unutmaz. Bir gün, hiç beklemediğin anda çıkar gelirse şaşırma. Hatta küslük yapıp içeri almamazlık yapma. Ki yapmazsın biliyorum. O gün geldiğinde eminim benim gibi sen de kucakladığın gibi koynuna sokacaksındır ! :)) Dayanıksısız biz bu konuda...