Çınar ağacı yapraklarını Haziran’da mı döker? Yoksa buradaki çınarların içini yakan bir şey mi var bilmiyorum.
3 yıl 7 aydır yeryüzünü gözümde daha bir güzel kılan kızımla yürüyoruz, ayaklarımızın altında haşır huşur çınar yaprakları.
—Anne, yapraklar niye dökülür?
— yeni yapraklara yer açmak için
Hayret! Ne kadar da 30 yıl kadar evvel sorduğum soruya, ve aldığım cevaba benziyor bu cümleler.
Ama konu başkaydı.
Sormuştu çocuk Binnur:
— insanlar niye ölür?
—Yeni doğacak insanlara yer açmak için.
O gün çocukmuşum gerçekten. O gün bu cevapla tatmin olmuş(t)um.
Sonra büyüdüm.
Yeni insanlar doğmak zorunda mı? Onlara yer açmak için kendimizi feda etmek zorunda mıyız, diye sorar olmamdan anladım büyüdüğümü.
İnsanın hayatın tadını en çok çıkardığı, beynini ölüme dair korku kurtlarının kemirmediği zamanların kendini bilmediği, dönemler olması ne ilginç...
Kendini bilmemek!
Hani derler ya, “kendimi bildim bileli”…
Kendini bilmediği dönemler var insanın. Hani yaşadığının bile çok farkında olmadığı. Evel ezel var zannettiği kendisini, zamanı sorgulamadığı. İşte o günler mis gibi süt kokar ağzı insanın ve bir dönemi o günlerin, kendi anasının sütüdür kokan.
Çok uzun süre iç içe, ten tene, süt süteydik biz kızımla. 2,5 yıl. 2,5 koca yıl.
Soruyorum (dün) Nasıldı sütümün tadı?
Cevaplıyor: kremalı süt gibiydi, çok güzeldi…
Yazmalıyım.
Bunu da yazmalıyım.
Ben zamanın farkındayım. O değil. Ben biliyorum her şey zamanın hışmına uğruyor, akıyor, gidiyor, unutuluyor.
Ama o daha bilmiyor.
Çünkü o, tertemiz. Neden ağaçtaki yapraklar yerlerini yenilere bırakmak zorunda diye sormuyor.
Çınar yaprakları zamanlarını doldurmuş, ayaklarımızın altında hışırdamakta.
Kızım bana şöyle diyor:
Ve ağaçtaki kuşlar uçuyor, yerine yenileri konuyor….
Yine Haziran.
Yılın zamanı en çok sorguladığım ayı.
Şimdilik ağacın dallarındayız kızım. Kanadımın altındasın hatta sen.
Senin için öyle çok hayalim var ki…
Yüksek yüksek ağaçlarda hayal ediyorum seni hep. Ve maviliklerde kanat açmış hür! Zamanı geldiğinde ya uçacağım yeni kuşlara yer açmak üzere, ya düşeceğim yeni yapraklar çıksın diye.
O zamanın hay huyu içinde söyleyemeyeceklerimin telaşı içindeyim şimdi.
Ha bir eksik, ha bir fazla söylenmiş sevgi sözcükleri ne fark eder aslında minik kuşum. Sen yine de bilirsin çok ama çok sevildiğini.
Ve nasıl anlatabilirim sana, geçenlerde gördüğüm beli bükük yaşlı kadında kendi geleceğime değil, senin geleceğine dönük kederimi.
Düşündüm ki o yaşlara geldiğinde yanında olamayacağım. İçim cız etti.
Umudum seni o yaşlara geldiğinde bana veya babana ihtiyaç duymayacak kadar kuvvetli biri yapabilmiş olmak.
Sonra?
Sonrası yapraklar ve kuşlar….
3 yıl 7 aydır yeryüzünü gözümde daha bir güzel kılan kızımla yürüyoruz, ayaklarımızın altında haşır huşur çınar yaprakları.
—Anne, yapraklar niye dökülür?
— yeni yapraklara yer açmak için
Hayret! Ne kadar da 30 yıl kadar evvel sorduğum soruya, ve aldığım cevaba benziyor bu cümleler.
Ama konu başkaydı.
Sormuştu çocuk Binnur:
— insanlar niye ölür?
—Yeni doğacak insanlara yer açmak için.
O gün çocukmuşum gerçekten. O gün bu cevapla tatmin olmuş(t)um.
Sonra büyüdüm.
Yeni insanlar doğmak zorunda mı? Onlara yer açmak için kendimizi feda etmek zorunda mıyız, diye sorar olmamdan anladım büyüdüğümü.
İnsanın hayatın tadını en çok çıkardığı, beynini ölüme dair korku kurtlarının kemirmediği zamanların kendini bilmediği, dönemler olması ne ilginç...
Kendini bilmemek!
Hani derler ya, “kendimi bildim bileli”…
Kendini bilmediği dönemler var insanın. Hani yaşadığının bile çok farkında olmadığı. Evel ezel var zannettiği kendisini, zamanı sorgulamadığı. İşte o günler mis gibi süt kokar ağzı insanın ve bir dönemi o günlerin, kendi anasının sütüdür kokan.
Çok uzun süre iç içe, ten tene, süt süteydik biz kızımla. 2,5 yıl. 2,5 koca yıl.
Soruyorum (dün) Nasıldı sütümün tadı?
Cevaplıyor: kremalı süt gibiydi, çok güzeldi…
Yazmalıyım.
Bunu da yazmalıyım.
Ben zamanın farkındayım. O değil. Ben biliyorum her şey zamanın hışmına uğruyor, akıyor, gidiyor, unutuluyor.
Ama o daha bilmiyor.
Çünkü o, tertemiz. Neden ağaçtaki yapraklar yerlerini yenilere bırakmak zorunda diye sormuyor.
Çınar yaprakları zamanlarını doldurmuş, ayaklarımızın altında hışırdamakta.
Kızım bana şöyle diyor:
Ve ağaçtaki kuşlar uçuyor, yerine yenileri konuyor….
Yine Haziran.
Yılın zamanı en çok sorguladığım ayı.
Şimdilik ağacın dallarındayız kızım. Kanadımın altındasın hatta sen.
Senin için öyle çok hayalim var ki…
Yüksek yüksek ağaçlarda hayal ediyorum seni hep. Ve maviliklerde kanat açmış hür! Zamanı geldiğinde ya uçacağım yeni kuşlara yer açmak üzere, ya düşeceğim yeni yapraklar çıksın diye.
O zamanın hay huyu içinde söyleyemeyeceklerimin telaşı içindeyim şimdi.
Ha bir eksik, ha bir fazla söylenmiş sevgi sözcükleri ne fark eder aslında minik kuşum. Sen yine de bilirsin çok ama çok sevildiğini.
Ve nasıl anlatabilirim sana, geçenlerde gördüğüm beli bükük yaşlı kadında kendi geleceğime değil, senin geleceğine dönük kederimi.
Düşündüm ki o yaşlara geldiğinde yanında olamayacağım. İçim cız etti.
Umudum seni o yaşlara geldiğinde bana veya babana ihtiyaç duymayacak kadar kuvvetli biri yapabilmiş olmak.
Sonra?
Sonrası yapraklar ve kuşlar….
2 comments:
e ben de bu yazıya bayıldım... ama doğrusu, içimi hepimizin adına bir hüzün kapladı...
binnurcum, ben döndüm;)
uzun oldu biliyorum
ama oyle oldu iste
yazilarini o guzel satirlarini nasil ozlemisim
doya doya okuyacagim
sevgiler yummy'den
;)
Post a Comment