Bir zamanlar "mahlas" kavramı bana tersti.
Bir insan "bunu yazan benim. Ve ben buyum!" demiyorsa neden yazar ki, diye düşünürdüm.
İşte o zamanlarda yazan kişinin beyin döküntüleriyle gururlanması, onlar sayesinde üç beş faniye daha adını belletmesi gelgeç dünyaya bir kaç çapa daha atıp kalıcı olma çabasıyla eş değerdi benim için.
Oysaki o çapalar Gulliver'i saçlarından ve giysilerinden yere bağlayan (ya da bağlamaya çalışan) cücelerin ellerindeki dikiş ipliklerinden başka bir şey değil. Küçük bir silkinişle tüm iplikler sökülebilir, Gulliver ayağa kalkıp hayata olduğu yerden devam edebilir.
Bu benzetmeler zincirinde dünya ve zaman elbette Gulliver'dir... Üç beş kelam ile dünyaya kazık çakmaya niyetlenen siz ise birer cücesiniz. Ve zannettiğinizden daha da miniksiniz.
Çünkü bir gün bir yerlerde okudunuz, "yazdığınız yazıyı okuyup beğenen kaç kişi adınızı hatırlıyor olabilir?" Ve sonra elinizi şakağınıza koyup düşündünüz"Zaten hatırlasalar ne yazar!"
Ve işte şimdi, dostlarımın bile bilmediği bir "mahlasla" sözlüklerin en ekşisinde yazmaya başladım. Aldığım tadı anlatamam. Bu bir nevi "iyilik yap denize at," projesi benim için. Böylesi daha anlamlı olacak. Çıkar yok, ölümsüzlük arzusu yok, farklılaşma açgözlülüğü yok. Orada neysem oyum. Yani ne yapsa da ölümsüz olamayacığını bilen sıradanbir fani.
Olmayacak dualara amin demek var ya, o işte orada yok hani....
No comments:
Post a Comment